top of page

GİRİŞ

“Sen gidince anlamını kaybetti sol yanım. Yuva diye seni sakladığım yer boş mezar oldu.”

DORU DENİZ KARADUMAN

 

18 yıl önce:

Havaların yine bir sıcak bir soğuk olduğu  kasım gecesinde,  7gündür olduğu gibi  balkonda öylece oturan babamı, oturma odasından izliyordum.

Tekrar tekrar dinlediği şarkı hiç değişmiyordu.

Dertliyim kederliyim
Her nedensa ağlarum
Dertliyim kederliyim
Her nedensa ağlarum
Gülmedum bu dünyada
Gülmedum bu dünyada
Hem söyler hem ağlarumda
Hem ağlarum

Volkan konak söyledikçe, babam masanın üstündeki o beyaz sıvıyı kafasına dikip gök yüzünü izlemeye devam ediyordu. Annemle, kız kardeşim gittiği günden bu yana konuşmayı denedikçe daha çok içine kapandı. Ne kardeşim dediği adamı yanında ister oldu, ne o masadan biten rakı şişesini yenilemek dışında kalktı.

 

“Anlasam, bir şey diyebilsem keşke” diye kaçıncı düşünüşümdü. Dirseğini balkon kenarına dayadı, kafasını önüne eğdi. Sessiz sessiz ağlamaları başladı.

 

Gömleği dağılmış, sakalları uzamış, görenin korkup kaçacağı birisine dönüşmesi, kendi üzüntümü bastırmama sebep oluyordu. O bu kadar üzülürken, benim üzülmeye hakkım yokmuş gibi hissediyordum. Daha fazla orada duramadım. Aşağıya inip, arka bahçedeki çardağa oturdum.

 

Ne ara, nasıl geldim bilmiyorum ama ağlayacaksam bile gizli saklı olsun istedim. Tıpkı babam gibi. Dizlerimi kendime çektim ve kollarımı etrafına sarıp, kafamı dizlerime yasladım.

 

Sesim bile çıkarmadan ağlarken birden bil el değdi omzuma. Kafamı sol tarafıma doğru hafifçe kaldırdım. Ayrı kandan ama kardeşim dediğim insan… Doruk Dalayer karadeli,

 

Bir tek onun yanında ağlamaya utanmazdım. Bahçelerimiz arasındaki kapı sayesinde rahatça geçebiliyorduk. Beni görüp gelmiş olduğunu anladım.

 

“Ağlama demem kardeşim. Ağla ama saklama benden. Yalnız değilsin.” Dedi sadece. Konuşmasakta , oturur sabaha kadar ağlamamı dinlerdi bilirdim.

 

“Ne yapacağım ben doruk? babam çok kötü. Annemi çok özledim. Kardeşim… onun benden uzakta olması hele. İçimdekileri dağlara bağırsam yetmez sanki.”

 

“Babam dedi ki tek çaresi zamanmış.”
Ne diyeceğimi bilemedim. zamanla geçmesini umarak , sadece sustum.  Tekrardan elini omzuma koyduğunda yüzüne baktım. Gözlerinde sanki garip bir hüzün vardı. Anlayamadım ama benim halime olduğunu düşünüp ,birden kendime kızdım bu kadar güçsüz olduğum için. Ellerimle gözlerimi sildim.

 

Derin bir iç çektim ve akmak için can atan tüm göz yaşlarını içime gömdüm.
“Tamam iyiyim ben. Babama bakayım bir, Belki ihtiyacı vardır bana. Dinlediğin için sağol kardeşim.” Dedikten sonra, direkt ayağa kalktım.

 

Cevap vermesini beklemeden, evin giriş kapısına gitmek için ön tarafa doğru yürümeye başladım. Köşeyi döner dönmez, evimizin duvarının dibine çökmek düşündüğüm bir şey değildi.

Birden çöktüm ve sessizce birkaç göz yaşının daha akmasına izin verdim. Sonra silkelendim ve kendime geldim.

 

O gün son kez çocuk gibi hissettiğim gündü. O gece, bir daha eskisi gibi olamayacağımı kabullendiğim geceydi. Ve o gece kendi babamın ebeveyni gibi hissetmeye başladığım ilk geceydi.

 

İnsanların hiçbir şey yapmamış gibi hayatlarına devam etmeleri kadar kolaydı bir çocuğun ruhunu öldürmek.

bottom of page